Merhabalar arkadaşlar,
Bugun sizlere 2001-2010 yılları arasında polisiye dizi
sevenlerin gönüllerinde taht kurmuş, iş ajanlığa gelince hemen hemen her
Amerikalının aklına Jack Bauer isminin gelmesini sağlayan, konseptiyle
izleyicisini kendisine bağlayan ve her bölümün sonunda bir sonraki bölüm
yayınlanana kadar seyircinin heyecanını dorukta tutmayı başaran “24” adlı diziyi
tanıtacağım.
Peki yapımcılar bu diziyi nasıl bu kadar heyecanlı kılabildi
? Nedir bu 24 mevzusu ? Kim lan bu Jack Bauer.
“24” mevzusunu açmak gerekirse ; dizi gerçek zamanlı
ilerliyor. Bu ne demek ? her bir sezon bir günü anlatıyor ve tabiki buna bağlı
olarakta her bölüm günün bir saatinde gerçekleşiyor. Bu konsept gerçektende
seyiriciyi bir sezonu bitirmeden rahat ettirmiyor ve sürekli heycanlı bir noktada
tutuyor.
Dizimiz, 1993’deki Dünya Ticaret Merkezi’nin
bombalanmasından sonra kurulan İç Güvenlik Bakanlığı’na bağlı bir ishtihbarat
birimi olan CTU nun bilgi sağlamasıyla Amerikan sınırları içerisinde
gerçekleşmek üzere olan terörist aktiviteleri durdurmaya çalışan kahramanımız
Jack’in günlerini anlatıyor diyebiliriz. Kiefer Sutherland tarafından
canlandırılan Jack Bauer geçmişinde özel kuvvetlerde görev almış sonrasında
kariyerine CTU’da (Anti-Terörist Birimi) saha ajanlığı yaparak devam eden,
vatansever, sadık, aile babası bir Ajan. Haliyle bu özelliklere sahip olan bir
insanın günleri kendi için çokta iyi geçmiyor.
Dizinin ilerleyişi tabiki bu kadar da basit değil.
Senaristlerimiz bir günde gerçekleşebilecek ne kadar şey varsa kullanmaktan
çekinmemişler. Dizideki entrikalar, komplo teorileri, ihanetler gibi olaylar
ustalıkla işlenmiş yani kendi adıma konuşmam gerekirse yer yer “yok artık ...”
cümlesini kullanmaktan çekinmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Diziyi herkese tavisiye ederim fakat diziye başlamadan önce
kendinize şu soruyu sormayı ihmal etmeyin “başladığımda sezon bitene kadar
diziye kilitlenirsem benim için sorun olur mu ? “ .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder